İçeriğe atla

LaserDisc

Vikipedi, özgür ansiklopedi
LaserDisc logosu.

LaserDisc veya Laserdisc (LD) ticari kullanıma sunulmuş ilk optik disk depolama ortamıdır. Laserdisc'in depolama kapasitesi oldukça yeterliydi ancak yedekleme ortamı olarak yetenekleri çok sınırlıydı. Temelde bu teknoloji pahalı ama yüksek kaliteli bir ev videosu formatı idi. Bugün yerini tamamen DVD'ye bırakmış durumdadır ve artık ne diskleri ne de bunları oynatacak cihazlar üretilmektedir. İlk laserdisc film 1978'de piyasaya verilmişti, son laserdisc film ise 2001'de üretildi. VHS'den çok daha kaliteli görüntü ve ses sunduğu halde pahalı ve hantal oluşu, sınırlı kapasitesi ve kayıt yapma imkânının olmayışı yüzünden bu teknoloji yaygınlaşamadı, hatta ABD ve Japonya dışındaki ülkelerin çoğuna uğramadı bile.

LaserDisc ve DVD yan yana.

Saydam bir disk kullanan Laserdisk teknolojisi 1958'de David Paul Gregg tarafından icat edilmiş ve 1961'de de patenti alınmıştı. 1969'a gelindiğinde Philips saydam disk yöntemine kıyasla daha avantajlı olan yansıtmalı laserdiski geliştirdi. MCA ve Philips şirketleri güçbirliğine giderek 1972 yılında laserdisk'i bir gösteri ile halka tanıttılar. Nihayet 15 Aralık 1978 tarihinde Atlanta'da ilk laserdisk piyasaya verildi. Bu sırada VHS kaset kaydediciler 2 yıldan beri piyasada satılmaktaydı ve CD'nin çıkmasına daha 4 yıl vardı. MCA diskleri üretirken Philips de oynatıcıları yapıyordu. Bu ortaklık fazla uzun sürmedi. Kuzey Amerika'da satılan ilk Laserdisk film Jaws'dı, en son üretilen Laserdisc filmler ise 2000 tarihinde piyasaya verilen Sleepy Hollow ile Bringing Out the Dead'di. Laserdisk'e ABD'lilerden daha çok gönül vermiş olan Japonya'da ise üretim 2001 yılının sonuna kadar devam etti, Japonya'daki son laserdisc film ise Tokyo Raiders'dır. 1998 ve 1999 yıllarında ABD'de evlerin %2'sinde (kabaca 2 milyon ev) Laserdisk varken bu oran Japonya'da %10 civarındaydı. Artık ne laserdisc ne de bunları oynatacak cihaz üretilmemekle birlikte ABD ve Japonya'daki bir kısım koleksiyonerler arasında hala popülaritesi devam etmektedir. Avrupa ve diğer ülkelerde ise başından beri Laserdisk hiç yaygınlaşamadı. Türkiye'de video furyasının yaşandığı ilk yıllarda yurt dışından göreceli olarak ucuz ve kompakt olması ve defalarca kayıt edilebilme ve kopyalanabilme avantajına sahip olması nedeniyle video kasetler ve bunların kaydedici/oynatıcıları ülkeye getirilmişti. Laserdisk ise çok az sayıdaki yüksek gelir grubundan ailenin evlerine girebildi.

Teknik özellikleri

[değiştir | kaynağı değiştir]

Dış görünüş olarak bir DVD'ye çok benzeyen Laserdisc 30 cm çapındaydı ve plastik tabakalar arasına sıkıştırılmış iki adet tek yüzlü alüminyum diskin birbirine tutkalla yapıştırılması ile oluşturulmuştu. Bazı özellikleri CD veya DVD gibi olsa da onlardan en büyük farkı başlarda tamamen analog bir sisteme dayanması idi. 1978 yılında zaten digital kodlama ve sıkıştırma sistemleri henüz ortada yoktu veya pratiğe uygulanamaz bir durumdaydı. Sonraki yıllarda video bilgisi analog kalmakla birlikte ses kuşaklarında Dolby Digital ve DTS gibi digital formatlar kullanıldı. Digital sesin Laserdisk'e eklenmesi 1985'te Pioneer tarafından gerçekleştirildi.

Diskin dönüş hızına bağlı olarak üç farklı kodlama formatı kullanılmıştır. Bunlar:

  • CAV (Constant Angular Velocity): "Sabit açısal hızlı" format. Bu formatta disk sürekli olarak aynı sabit hızda dönüyordu ve her bir dönüşünde tek resim çerçevesi okunuyordu. Böylelikle diskin tek bir yüzüne 54.000 resim çerçevesi, yani 30 dakikalık görüntü ve ses kaydedilebiliyordu. Görüntü dondurma, ağır çekim gösterme ve geriye doğru oynatma gibi özelliklere sahipti. Resim çerçevelerini tek tek görebilme ve bunları numaralandırabilme imkânı bu formatın en önemli avantajıydı, böylelikle film meraklıları, sinema öğrencileri ve sinema sanatının teknik yanıyla ilgili olanlar sahneleri kare kare çözümleme imkânını bulabiliyorlardı. Ayrıca crosstalk da denen sinyallerin karışması şeklinde parazitin ihmal edilir düzeyde olması da diğer bir özelliği idi.
  • CLV (Constant Linear Velocity): "Sabit doğrusal hızlı" format. CAV'da bulunan kare dondurma, hızlı yavaş gösterim vb özel efektlerin hiçbiri bu formatta bulunmuyordu. Film sadece baştan sona seyredilebiliyordu. Kare dondurma, ileri geri sarma gibi efektler ancak bazı pahalı oynatıcılarda bulunan tampon hafıza ile elde edilebiliyordu. CLV diskler her bir yüzde 60 dakika olmak üzere toplam 120 dakikalık görüntü ve ses depolayabiliyordu. Bu nedenle filmlerin çoğı CAV formatında idi. Diskin iki yüzünü de okuyabilen daha pahalı bir oynatıcıya sahip olanlar filmin yarısında diski çevirmek zorunda kalmıyorlardı. Eğer film 140 dakika sürüyorsa 120 dakikalık bölümü arkalı önlü bir CLV diske, kalanı ise ikinci bir diskin bir yüzüne bu kez CAV formatında kaydedilmiş oluyordu. Böylece izleyiciler kare dondurma, yavaş çekim gibi özel efektlerden ancak filmin son 20 dakikasında faydalanabiliyorlardı.
  • CAA (Constant Angular Acceleration): "Sabit Açısal İvmeli" format. 1980'lerin başında Pioneer'in CLV formatınında fazlaca görülen crosstalk bozulması dezavantajını ortadan kaldıran uzun kayıtlı formatıdır. Bir zamandan sonra hemen hemen tüm laserdisc üreticileri bu sistemi benimsemişti.

Yukarıda bahsedilen 30 ve 60 dakikalık oynatma süreleri ABD ve Japonya'da kullanılan 30 fps'lik (Saniyede 30 kare) NTSC televizyon yayın sistemine göredir. 25 fps olan Avrupa PAL ve SECAM sistemlerinde söz konusu kapasiteleri %20 oranında artırmak gerekmektedir. (Sırasıyla 36 ve 72 dakika)

İlk çıkan cihazlar okuyucu kafalarında turuncu-kırmızı ışıklı helyum-neon lazer tüpleri kullanırken daha sonrakiler kızılötesi yarı iletken lazer diotları kullanmaktaydı. Artık üretilmeyen bu tüplerden şimdilerde bulmak imkânsız gibi bir şeydir, çünkü hem bunların kullanım ömürleri de çok kısaydı hem de çok az üretilip kısa sürede oynatıcılarda ikinci tip laser diotlara geçilmişti. Hem kompozit hem de S-Video çıkışları mevcut olan cihazların çoğu tek taraflı oynatma özelliğine sahipti, yani diskin ikinci yüzüne diski elle çevirmek sureti ile erişilebiliyordu. Az sayıda cihaz da otomatik olarak ön yüz bittikten sonra diskin arka yüzünü okumaya geçebiliyordu. 1980'den itibaren üretilen Laserdisc oynatıcılar aynı zamanda CD de oynatabiliyorlardı (Birleşik cihazlar Combi player'lar). 1996 yılında ise Pioneer Japonya'da ilk defa DVD de oynatabilen Laserdisc oynatıcı üretti. Bu LD/DVD birleşik cihaz aynı zamanda Pioneer'in ilk DVD oynatıcısı olma özelliğini de taşıyordu.

Laserdisc'in kalitesi

[değiştir | kaynağı değiştir]

1978'de ticari olarak ilk Laserdisc film piyasaya verildiğinde piyasadaki tek rakibi olan video kaset kaydediciler 2 yıldır piyasadaydı ve bunların arasından da VHS video kaset sistemi'nin ABD'deki pazar payı aralarında büyük bir rekabet olan Betamax'tan daha fazlaydı. VHS'ye göre üstün bir görüntü kalitesi sunan Laserdisk'in VHS ile bir kıyaslamasını yapmadan önce bugüne (2008) kadar olan bütün popüler video ortamlarının bir kıyaslamasını gösteren şu tabloya göz atmak gerekecektir. Sıralama en düşük kaliteden en yüksek kaliteye doğru yapılmıştır. Aralarında çarpı olan rakamlar günümüzün digital tip değerlendirme ölçüsüdür, parantez içindeki rakamlar da geleneksel analog değerlendirme ölçüsü olan analog yatay TV çözünürlüğü rakamlarıdır ve dikeyde ekranı dolduran satır sayısını gösterir. Bir de belirtilen değerler NTSC televizyon sistemine göredir, PAL sistemi için 480 rakamı yerine 576, 240 yerine de 288 rakamı geçecektir.

Dijital Çözünürlük
(pixel)
Analog Çözünürlük
(satır)
Popüler Video Ortamı
350×240 (250 satır) Video CD (VCD)
330×480 (250 satır) Umatic, Betamax, VHS, Video8
400×480 (300 satır) Super Betamax, Betacam (profesyonel)
440×480 (330 satır) Analog Televizyon yayını
560×480 (420 satır) LaserDisc, Super VHS, Hi8
670×480 (500 satır) Geliştirilmiş tanımlamalı Betamax
720×480 (500 satır) DVD, miniDV, Digital8, Digital Betacam (profesyonel)
720×480 (400 satır) Geniş ekran DVD (anamorphic)
1280×720 (720 satır) D-VHS, HD DVD, Blu-ray, HDV (miniDV - 720p)
1920×1080 (1080 satır) D-VHS, HD DVD, Blu-ray, HDV, HDCAM SR (profesyonel)

LaserDisc ve VHS kıyaslaması

[değiştir | kaynağı değiştir]

VHS'e üstünlükleri

[değiştir | kaynağı değiştir]

Tablodan da anlaşılacağı gibi daha fazla satır sayısı çözümleyebilen Laserdisc VHS'e oranla çok daha net bir görüntü veriyordu. Her ikisinin de görüntü formatları analogdu, ancak VHS sadece analog ses sunarken Laserdisc hem analog hem de dijital ses sunabiliyordu. Üstelik Laserdisc yönetmenin yorumu, soundtrack gibi ekstraların sunulabileceği birden fazla ses kuşağı içerebiliyordu (Sadece NTSC sistemde), hâliyle bu olanak VHS için mümkün değildi. Laserdisc'te tıpkı DVD'de olduğu gibi istenildiğinde çabucak filmin herhangi bir noktasına veya bölümüne erişmek mümkündü, oysa VHS'te bunun için bazen dakikalar süren can sıkıcı bir bant sarma işlemi gerekmekteydi. VHS'te görüntü dondurulduğunda görüntü çok net ve sabit olmuyordu, oysa Laserdisc'te (en azından CAV disklerde) son derece net ve sabit bir görüntü elde edilebiliyordu. Bir kez master'ı çıkartıldıktan sonra hiçbir hareketli parçası olmayan Laserdisc'leri fabrikalarda üretmek kolaydı oysa bir VHS kaseti, bazıları hareketli olmak üzere 14 parçadan oluşuyordu. Bir de okuyucu kafa laserdisc'e fiziksel olarak temas etmediği için oynatma sırasında filmin yıpranma sorunu yoktu ve kuramsal olarak bir film diski ömür boyu dayanıyordu (Lazer çürümesi istisnasına bak.) Oysa VHS'de yüksek bir hızla dönen okuyucu manyetik kafa banda sürtündüğü için filmin her izlenmesi belli oranda bir yıpranmayı getiriyordu. Üstelik çok ince ve hassas olan manyetik şerit bazen takıldığında veya mekanizmaya sıkıştığında kopabiliyor veya güçlü manyetik alanlara maruz kaldığında bozulabiliyordu.

Dezavantajları

[değiştir | kaynağı değiştir]

30 cm çapındaki diskler VHS kasetlerle kıyaslandığında büyük ve hantal görünüşlüydü ve taşınma depolanma sırasında hasar görme olasılıkları yüksekti. Sıradan tüketici için kaydedilebilir diskler piyasaya verilmemişti. Ağır diskleri gerekli hızlarda döndürebilmek için oynatıcılar hatırı sayılır bir güç harcıyorlar bu da istenmeyen bir gürültüye yol açıyordu. Henüz dijital kodlama yapılamadığından analog görüntülerin kapladığı devasa hacimden dolayı büyük olmalarına rağmen Laserdisklerin kapasitesi sınırlıydı, CAV disklerde her yüze 30 dakika CLV disklerde ise ancak 60 dakika görüntü ve ses depolanabiliyordu. Bu nedenle iki yüzlü diskleri 30 veya 60 dakikada bir çevirmek gerekiyor hatta uzun filmlerde oynatıcıdaki diski ikincisi ile değiştirmek gerekiyordu. Gerçi 1980'lerden sonra otomatik olarak diskin arka yüzüne geçen oynatıcılar piyasaya verildi ama uzun filmlerde yine de disk değiştirmek gerekiyordu. Pioneer'in bir modelinde çift disk tepsisi kullanılarak bu sorun aşılmıştı ama cihaz oldukça hantaldı.

Laserdisklerle ilgili bir sorun da Laser Çürümesi (LaserRot) idi. Özellikle ilk yıllarda üretilen Laserdisc'lerde alüminyum disk tabakalarını birbirine tutturmakta kullanılan yapıştırıcının kalitesiz olması nedeni ile yapıştırıcıdaki kimyasalların vernik tabakasını aşıp yansıtıcı alüminyum tabakada kimyasal aşınmalar meydana getirmesi, onu oksitlendirerek yansıtıcı özelliğini yitirmesine yol açması ile karakterli bir sorundu. Bazen lekeler tarzında gözle de görülebilen bu defektler oynatma sırasında atlamalara ve karlanma şeklinde gürültüye yol açıyordu. En çok Lazer Çürümesi'ne rastlanan filmin Eraser (1996) olduğu rapor edilmiştir. ("Eraser" İngilizcede silici veya silgi anlamlarına gelmektedir), bu nedenle Sony şirketi filmin ismini "Terre Haute, Indiana" olarak değiştirmişti.

Benzer bir sorun Philips-DuPont'un 1990'ların başında Avrupa'da ürettiği CD'lerde de görüldü.

Laserdisk ve DVD kıyaslaması

[değiştir | kaynağı değiştir]

Laserdisc'te video bilgisi tamamen analogdur ve kompozit video formatındadır yani siyah ve beyaz ışık bilgisi (luminance) ile renk bilgisi (chrominance) tek bir sinyal üzerinden gönderilir ve bunu ayrıştırma görevi alıcı monitöre bırakılır. Şayet monitördeki (burada TV seti oluyor) süzgeçler (comb filter) kaliteli ise tek sinyaldeki bu iki ayrı bilgi başarı ile ayrılır ancak bu ayırma hiçbir zaman mükemmel olmaz. Yani Laserdisk'in görüntü kalitesi büyük ölçüde TV setinin kalitesine bağlıdır. DVD'de ise bilgiler her bir resim çerçevesini oluşturan bloklar halinde depolanır ve sinyal kalitesi master disk oluştururken kullanılan ekipmanın kalitesine bağlıdır. DVD'de hem resim bilgileri hem de ses bilgileri dijital olarak depolandığı için çıkışlar ister kompozit ister RGB veya YUV şeklinde olsun monitörün comb filtrelerine bağımlı olmadığı için görüntü kalitesi Laserdisc'ten çok daha iyidir.

Laserdisk'İn görüntü konusunda DVD'ye olan bir avantajı şudur; analog olan görüntüler sıkıştırma işlemine tabi tutulmadıkları için özellikle hareketli sahnelerde daha çok ortaya çıkan macroblocking de denen görüntüde bloklar oluşması hatası da görülmez. Aynı sebepten ötürü yine DVD gibi MPEG-2 kodlaması ile sıkıştırılmış filmlerde gökyüzü gibi monoton tek renkte zeminlerde ortaya çıkan ve contrast banding denen halka halka gradyan renk tonu değişmeleri de yine Laserdisc'te görülmez.

Laserdisc'in ilk yıllarında disklerin ses kuşakları analog ve stereo iken sonraki yıllarda görüntü bilgileri analog kalmak sureti ile sadece ses bilgileri dijital olmaya başladı. DVD'de olduğu gibi Dolby Digital ve DTS ses formatları içeren Laserdisc'lerin bir oranları DVD'den biraz daha düşüktü.

Laserdisc'lerin analog olan doğası nedeni ile hata düzeltme ve kontrol algoritmalarının bulunmayışı ve oynatıcıların kalibrasyon yeteneklerinin sınırlı oluşu nedeni ile diskte meydana gelen en ufak bir fiziksel hasar kendisini görüntü kalitesinde bir bozulma olarak gösterebilmektedir. Oysa dijital olarak kodlanmış DVD'lerin doğasında zaten bulunan bu özellikler fiziksel hasar belli bir düzeyin üzerine çıkmadıkça görüntü kalitesini kompanze etmekte ve elde edilen görüntü hasarsız bir diskin kalitesi ile aynı olmaktadır. Ancak LD'in bu dezavantajı DVD'nin ilk yıllarında DVD'ye karşı bir avantaj da oluşturuyordu, çünkü LD'te büyük hasarlı bölgeyi atlayıp filmi seyretmeye devam etmek mümkündü. DVD'de ise hasar büyükse filmi artık izlemek mümkün olmuyordu. Ama sonradan üretilen DVD oynatıcılarda eklenen bir algoritma ile çok hasarlı bölge tıpkı LD'de olduğu gibi atlatılabiliyordu.